56. ETİYOPYA'DA YATIRIM YAPMAK
E
|
tiyopya’nın 15 yıl önce Türkiye, Çin ve
Hindistan’la “Stratejik ortak” işbirliği anlaşmaları var. Anlaşmada Türkiye
Etiyopya’da banka açacağını bildirmiş. Ancak 2018 yılına kadar hiçbir devlet
bankamız orada şube açmamış, Etiyopya bankaları ile anlaşmalar yapmamış. Bu
nedenle Türkiye’den aldığınız teminat mektubunu İngiliz veya Alman muhabir
bankalar aracılığıyla Etiyopya’ya götürebiliyorsunuz. Bu da maliyeti 2 katına
çıkartıyor.
R. Tayyip Erdoğan 2005 yılında Başbakan,
2015 yılında Cumhurbaşkanı sıfatıyla Etiyopya’yı ziyaret etti. Uzun yıllar
Ankara Büyükelçisi olarak görev yapan Cumhurbaşkanı Mulatu Teshome Wirtu ise
2017 yılında ülkemize bir ziyaret gerçekleştirdi. Türkiye ile Etiyopya
arasındaki ticaret hacmi 2000 yılında 27 milyon dolar iken, 2017 yılında 370
milyon dolara yükseldi. Etiyopya’daki Türk şirketlerinde 28.000 yerel çalışan
olduğu biliniyor.
Bürokrasideki aşırı yavaşlık ve atılacak
imzadan ötürü risk alma korkusu taşıyan memurlar, sık sık değişen kanunlar,
yatırımların önündeki en büyük engel.
Yatırıma giden yolculuk Etiyopya Yatırım
Ajansı” nda (EIC) başlıyor. Fabrika
kuracak kişiye devlet bedava arsa veriyor.
Ancak arsanın ana yol ile bağlantısı yok, elektrik yok, su yok. “Biz yer
verdik bunları siz yapacaksınız” diyorlar. Bunlar baştan söylenmediği halde,
artık yola çıkmış bulunduğunuz için devam ediyorsunuz. Yol yapımı devam ederken
yatırım ajansı sizi çağırıyor; “Vatandaşın o tarlada ekini var, 3 ay sonra
hasat olacak, hasatın toplam tutarı 10.000 dolar civarında, ya üç ay bekleyin
ya da 10.000 doları vatandaşa ödeyin arsayı hemen boşaltsınlar” diyor.
Yatırımcı 3 ay beklemektense 10.000 dolar ekin parasını verip fabrika inşaata
başlamak istiyor. Parayı ödüyor ama tarladan kimse çıkmıyor. Yatırım ajansına
tekrar gidiyorsunuz, sizi belediyeye yönlendiriyor, Belediye Başkanı “Birkaç ay
bekleyin ekin hasat edilsin” diyor. “Bütün hasatın parasını ödedim” diyorsunuz
cevap yok. Bu ve bunun gibi yaşananlar tekrarlandıkça, yatırım yapmak
isteyenler yılıyor, bıkıyor. Yatırımcıların % 60-70 i bu süreçte pes ederek
yatırım yapmaktan vazgeçiyor, ülkeyi terk ediyor.
10 milyon dolarlık yatırım yapacak iş
adamını Bakan kapıda karşılıyor, ilgileniyor, dış kapıya kadar uğurluyor. Ancak
resmi işlemler sırasında alt kademedeki memurların karşısında en ufak bir
öneminiz yok. Sizin açacağınız fabrika onun maaşını arttırmayacak, yine 100
dolara çalışmaya devam edecek. Sizin 10 milyon dolarlık yatırımınız, orada çalışacak
1.000 kişi onun umurunda bile değil. Bizde eskiden bugün git yarın gel varken,
orada “bugün git haftaya gel” çok rahat denilmekte. Bakanların bir ayda
tamamlanır dediği resmi işlemler ne yazık ki 1 yıl sürmekte.
Yatırım ajansının kataloğunda yazanlar uygulamada
o şekilde olmuyor. Örneğin yatırımcının yurt dışından gelecek malzemelerinin
ülkeye gümrüksüz gireceği biliniyor. Ancak hiçbir zaman bu uygulamıyor. Hatta gümrük
memurları kendileri zorda kalmasın diye en üst dilimden uyguluyorlar. 4 dahili
2 harici hatlı telefon santralı getirdiyseniz, gümrük memuru listesini açıyor,
en pahalı telefon santralı fiyatını bulup bunun % 30 unu talep ediyor. Listeyi
siz de görüyorsunuz. Sizden gümrüğünü talep ettikleri santral 100 dahili 20
harici hatlı. Alt satırda sizin getirdiğiniz santralın fiyatı da var, ama
uygulamıyor. Birkaç firma Türkiye’den getirdiği santralları almayıp gümrükte
bıraktı. Çünkü istenilen gümrük vergisi, santral fiyatından 3-4 kat fazlaydı. Ülkeler
belli süreçleri yaşamak zorunda. Burada yazdıklarımın pek çoğu iyi yönde
değişecektir yıllar içinde. Rahmetli Hasan Pulur’un “Olaylar ve İnsanlar”
köşesinde yıllar önce yazdığı, yurt dışından beyaz deney faresi getiren
doktordan, listede fare yok diye en yüksek tarife olan fil üzerinden gümrük
istendiği hikayeyi gençler bilmez. Biz de ülkemizde eskiden böyle traji komik
hikayeler yaşadık.
Cibuti limanına gelen malzemeler
Etiyopya’ya sadece devlete ait Tırlar ile taşınır. Tır şoförleri maaşını
devletten alır. Siz malzeme ne zaman gelecek diye beklerken limandaki bekleme
dolayısıyla liman kirası da size yazar. 6 konteyner seramik malzememiz aynı
gemi ile Cibuti limanına geldi. Şantiyeye gelen 1.Tır ile 6.Tır arasında 15 gün
süre vardı. Devletin 1.500 civarında Tırdan oluşan filosu var. Devletin nakliye
ile ne işi var? 1991 de sona eren komünist dönemin izleri ne yazık ki birçok
sektörde hala devam etmekte.
Çalışmakta olan firma sahipleri için en
büyük sıkıntı; çok kolay bir şekilde vergi kaçırmakla suçlanıp hapse girme
ihtimali. 2 yıl yanınızda çalışan bir bekçi işten çıkartılınca sizden 1 yıllık
maaşına denk gelen ekstra para talep eder (Yerel işveren olsanız sizden korkar
ve böyle bir yola gitmez). Bu haracı vermezseniz, vergi dairesine şikayet
dilekçesi verip sizi vergi kaçakçılığı ile suçlar. Devlet bu tip dilekçeleri
hemen işleme koyar. İşyeri sahibinin derhal gözaltına alınması ve dava
sonuçlanana kadar hapiste kalması hakimin iki dudağı arasındadır. Suçlama haksızsa
bile suçlayana cezası yok. Bu nedenle işten çıkartılan her personel gidip hemen
bir şikayet dilekçesi verebiliyor. Oysa devletin yetki verdiği, bizdeki yeminli
mali müşavire eşdeğeri “Odit” muhasebe firmaları var. Bunlardan birisi ile
çalışmak zorundasınız ve her ay muhasebenizi, hatta daha da ileri giderek banka
hesap hareketleriniz denetleniyor. Buna rağmen en ufak bir şikayet sizi
sıkıntıya sokabiliyor.
Yabancı firmaların yapacağı işler
listesinin sık sık değişmesi başka bir sorun. Yabancı yatırımcı olarak diyelim
makarna fabrikası açtınız. Ancak devlet bir karar alıp ”Yılsonundan itibaren
yabancı yatırımcılar makarna fabrikası işletemez” diyebilir. Bu karar geriye
doğru işletildiği için, fabrikanızı ederinin çok altında bir fiyata yerli
yatırımcıya satmanız veya gizli bir anlaşma yaparak güvendiğiniz bir kişiye
firmayı satmış göstermeniz (ki milyon dolarlık yatırımı kime güvenip devredeceksiniz)
gerekiyor.
Etiyopya 2000 yılına kadar yurt dışına
sadece ham pamuk satarken, Türk tekstil firmaları ülkenin hayal edemeyeceği
yatırımları yaptı, 3.000–5.000 yerel işçiye iş imkanı sağladı. Bu fabrikaları
bizzat gezdim. Türkiye standardındaki modern entegre tesislerde ham pamuk
ipliğe, iplik kumaşa dönüştü, boyandı, baskıya girdi, elbise olarak dikildi,
paketlendi. Üretilen elbiseler, Afrika’ya değil, Avrupa’daki en kaliteli mağazalara gönderildi.
Tekstil kapasitesi artınca mevcut pamuk üretimi yetmez oldu, pamuk ekimi
arttırıldı, dolaylı yönden tarım iş gücü de artmış oldu. Eskiden kilosu 1
dolardan ihraç edilen pamuk yerine kilosu 8-10 dolardan tekstil ürünleri ihracı
başlandı. Bu firmalar yıllarca ihracat şampiyonu oldular. Bugün gelinen noktada
bu firmalar bile, değişen, geriye doğru işletilen kanunlardan, her an vergi
kaçakçısı ilan edilme korkusuyla yaşamaktan yıldı, geri dönüş hazırlıkları
yapıyor.
Buraya kadar anlatılanlar yabancı
yatırımcıya yönelikti. Yerli tüccarlar, ithalatçılar ve ihracatçılar da sürekli
değişen kanunlardan şikayetçi. Yerel demir ithalatçısı parasını peşin ödeyip
yurt dışından 500 ton demir ithal eder, ancak daha mal limana gelmeden hükümet
karar alıp 6 ay süre ile ülkeye demir ithalatını yasaklayabilir. Gelen demir
aylarca Cibuti limanında yatar, depo bedelleri üzerine biner, demir paslanır.
İthalat durdurulduğu için 700 dolarlık demir iç piyasada 900–950 dolarlara
çıkar. Stokçu tüccarlar servetlerini katlarlar.
Devlet kararname çıkartır, şişeli içecek
fiyatlarını ülkenin her yerinde aynı fiyattan satılacağını duyurur. Varoştaki
kafede satılan meşrubatla, en lüks oteli lobisinde meşrubat fiyatını
eşitleyince, aylarca lüks otellerde meşrubat satılmaz. 6 ay sonra bir başka kararname
ile eski haline dönülür.
Bütün bu anlatılanlardan sonra,
Etiyopya’da yatırım yapmak veya ticaret yapmak istiyorsanız tavsiyem şunlar:
Öncelikle gitmeden evvel “www.mfa.gov.tr”
den Etiyopya Ticaret müşavirliğimize ait sayfayı okumakta yarar var. Gitmeden
önce sorularınızı Ticaret müşavirliği veya Addis Ababa Büyükeliçiliği’ne mail
olarak gönderdiğinizde istediğiniz cevapları en kısa sürede alırsınız.
Gittiğinizde, mutlaka Ticaret müşavirimizi ziyaret edin. İş kolunuza uygun
olarak yapmak istediğiniz görüşmeler için mutlaka yardımcı olurlar, gereken
randevuları alırlar, sizin doğru kişilerle bir araya gelmenizi sağlarlar. Randevu
resmi bir kanaldan alındığı için görüşmeye gittiğinizde karşı taraftan itibar
görürsünüz.
Orada tanıştığınız insanların
anlattıklarını dinleyin ama çoğuna inanmayın. Genellikle pembe tablolar çizerler.
Bunun iki nedeni var; birincisi bazı konuları bilmedikleri halde “Bilmiyorum”
demeyi sevmeleri, ikincisi ise size orayı cazip göstermek. İlk geldiğinizde
size; “100 dolara ev tutarsınız, 100
dolar tercümana, 100 dolar muhasebeciye, 100 dolar taksi paraları, 100 dolar da
yer içersiniz, aylık 500 dolar harcarsınız” derler ama bunların hepsi boştur.
100 dolarlık evin mahallesinde tek başınıza dolaşamazsınız, içinde
yaşayamazsınız, 100 dolarlık muhasebeci başınıza iş açar, 100 dolarlık tercümanla
çalışılmaz. Etiyopya’da ofis açıp iş takip edeceğim derseniz bunun alt sınırı
aylık 5.000 dolarlık bir bütçedir.
İngilizceniz iyi ise Türkçe bilmeyen
tercüman yeterli olacaktır ve doğrusu da budur. Sadece İngilizce bilen eleman
yarı fiyatına çalışır. İngilizceniz iyi değilse Türkiye’de okumuş Türkçe bilen tercüman
bulursunuz. Türkçe bilen tercümanlar Türkiye’de okuduğu için hepsi birbirini
tanır. Konuşulan konular kısa sürede diğer Türk firmalara ulaşır. Türkçe bilen
tercüman fiyatı daha yüksek olduğu için bir iki yıl sizinle çalışan tercüman,
oranın şartlarına göre iyi bir para biriktirip, bakkal veya başka bir dükkan açar
ve bundan sonra kendi işinden arta kalan zamanda sizin işleri takip etmeye başlar.
Firma kuruluşu sırasında bizdeki yeminli
mali müşavir statüsünde bir “Odit muhasebe firması” ile anlaşmanız lazım. Odit
firma listesini ilgili bakanlıktan temin edip, yaklaşık 130 muhasebe firmasından
biri ile anlaşmanız gerekir. Odit firma her ay evraklarınız alıp inceler,
raporlama yapar. Ayrıca kendi muhasebeciniz de olacak. İyi bir avukata hem
şahsi hem de şirket adına vekalet vermeniz gerek. Herhangi bir şekilde
yaşanacak sıkıntıda iyi avukat bulmak çok kolay değil. Etiyopya’da iş
yapıyorsanız noterlere de yolunuz düşecektir. Bu ülkede noterler iki tiptir.
Devlete ait olanlar ve şahıslara ait olanlar. Her iki noter gurubu da aynı
işlemleri yapmaya yetkilidir. Bir noterin olmaz dediği bir işlemi 500 metre
ilerideki diğer bir noter sorun çıkarmadan yapar.
Kuracağınız şirket iki türlü olabilir. Türkiye’deki
şirketinizin Etiyopya Branch Ofisini açabilir ya da yerel yeni bir şirket kurabilirsiniz.
Türk Eximbank’la işiniz yoksa veya Türkiye’den teminat mektubu
götürmeyecekseniz yerel yeni bir şirket kurmak çok daha uygun olacaktır. Branch
ofis için Türkiye’den pek çok belgenin İngilizceye çevrilip, yeminli tercümana
onaylatılıp, notere onaylatılıp, Ankara’da Dışişleri Bakanlığında apostil
edilmesi lazım. Bununla da bitmiyor. Bu
evrakların Etiyopya’nın Ankara Büyükelçiliğine veya Türkiye’nin Addis Ababa
Büyükelçiliğine onaylatılması lazım. Yine bitmiyor, Etiyopya’ya gittiğinizde
oradaki ilgili birimlere bu evrakları ibraz edip onlardan da yazı almanız
gerekiyor. Onlarca evrak tercümesi, noter tasdiki, Dışişleri Bakanlığı ve
Büyükelçilik ödemeleri derken binlerce dolar ve yaklaşık 30 gün zaman
harcıyorsunuz. Diyelim hepsini yaptınız ofis açtınız. Bir yıl sonra ofis
adresini değiştirmeniz gerekirse, Türkiye’deki şirketinizden bu adres
değişikliğini karar defterine işletmeniz, yeminli çeviri, noter onayı,
Dışişleri apostil, Büyükelçilik prosedürlerini tek tek takip etmeniz gerekecek.
Bütün bu süreçleri ortadan kaldırmak için yerel firma açmak en iyisi.
Etiyopyalı iş adamlarını vadeli çekle biz Türk
işadamları tanıştırdık. Orada ticaret hep günlük çekle olur, yerel halk çekte
vade nedir bilmezdi. Başta briket satan işletmelerimiz olmak üzere, hemen
herkes malını satmak için müşteriden günlük çek yerine vadeli çek talep etmeye
başladı. Çek vadeleri yıllar içinde uzamaya başladı. En komiği de, bu
işadamları bir araya geldiğinde “Bu Etiyopyalılar ilk zaman ne güzel peşin
öderlerdi, şimdi 3-4 ay vadeli çek veriyorlar” demiyorlar mı? Güler misin,
ağlar mısın?
Türk iş adamları dediysek bunların hepsini fabrikatör
gibi düşünmeyin. Burada biriket imalatı yapıyorum veya gömlek satıyorum diye
yaptığı işi söyleyen, orada “İşadamıyım” diye ortada dolanıyor. Bunların ortak
yönü, ülkeye girişte kullandıkları avcı yeleklerinin olmasıdır. Ülkeye girişte
bavullar x-ray cihazından geçer ancak üzeriniz aranmaz. Bu nedenle işadamları
avcı yeleklerinin ceplerine, gümrüğe takılacağını düşündükleri; yedek parça,
matkap ucu, kıvır zıvır ne varsa doldururlar.