21. KABİLE YAŞAMI TEHDİT ALTINDA


Güneyde, Omo vadisinde yaklaşık 12 etnik grup vardır. Kabileler kendi aralarında sulak yerler için savaşırken ayrıca devletin, yabancı yatırımcıya bu bölgeleri pirinç, şeker kamışı, pamuk yetiştirmek için açması nedeniyle yerlerinden çıkartılmak istenilmeleri, baraj projeleri ile debisi azalan nehirler kabileleri iyice zor durumda bırakmaktadır. Bölgede ulusal dil ve okuryazarlık düzeyi ülkede en düşük seviyede olduğundan, onları etkileyen gelişmeler hakkında bilgi sahibi de olamazlar. Gibe III barajının etkilerini değerlendirmek üzere Ocak 2009'da Omo vadisini ziyaret eden USAID yetkilileri, yerli halkın proje hakkında neredeyse hiçbir şey bilmediğini tespit etti (*).



Devlet barajı inşa etmek için İtalyan şirket Salini Costruttori ile Temmuz 2006'da sözleşme imzaladı. Baraj 2015 yılında tamamlandı ve rezervuarı doldurmaya başladı. İlk yıl nehir yatağına hiç su verilmedi. 2016 yılında serbest bırakılan su miktarı ise kabilelerin mahsullerini korumak için yeterli değildi.

Baraj, Etiyopya'nın dağlık bölgelerinden Kenya'daki Turkana Gölü'ne kadar 760 km boyunca uzanan Omo Nehri'nin güney batı bölümünü etkiliyor. Uzmanlar, nehrin sınırlı akışının Turkana Gölü'nün üçte ikisinin kurumasına neden olacağını, binlerce yerli insanın geçim kaynağı olan balıkçılığın biteceğini raporluyor. Aynı uzmanlar baraj, plantasyonları ve sulama kanallarının, Omo'nun mevsimsel taşkınlarını değiştirerek bölgenin ekosistemi üzerinde büyük bir etkiye sahip olacağını, nehir bölgesinin büyük bir kısmının kurumasına ve nehir kıyısı ormanlarını ortadan kaldıracağını söylemekte. Azalan su, en az 200.000 kabile insanı gıda kıtlığına maruz bırakacak ve etnik gruplar arası çatışma potansiyeli, azalan kaynaklar için daha da artacaktır. Kuru dönemlerde su çıkarmak için toprağın derinliklerine geniş kazılar ilkel bir şekilde yapılmaktadır.


Uluslararası tepkiler üzerine, inşaat başladıktan 3 yıl sonra  (2009), Ethiopia Electric Power Corparation (EEPCO), İtalyan firma tarafından yapılan barajın bölgeye verdiği zararın tespiti için başka bir İtalyan danışmanlık firması ile anlaşmıştır. Hazırlanan raporda yapılan barajın “çevre ve kabileler üzerindeki etkisinin ihmal edilebilir ve hatta olumlu olacağı” belirtilmiştir.

Güneybatı Etiyopya'daki Aşağı Omo Vadisi, 200.000 kişiyi barındıran göçebe kabilelerin yaşadığı geniş ve engebeli bir dağ ve vadi bölgesidir. Basit kamış kulübelerde yaşar ve dış dünyayla çok az temas kurarlar. Ancak hükumetin büyük ölçekli şeker üretimi için bu bölgeyi seçmesi, bu kabilelerin çoğunun varlığını tehdit ediyor (**).


Kuraz Şeker Geliştirme programı için, Omo ve Mago Ulusal Parkları, Aşağı Omo Vadisi'nin büyük bir bölümünü içeren yaklaşık 300.000 hektarlık bir alan ayrılmıştır. Hintli şirketlerin büyük çaplı yatırımlarıyla desteklenen program, dünya şeker üretiminin % 2,5 inin bu bölgeden sağlanmasını hedeflemekte. Şeker tarlalarından elde edilen gelirler devletin kasasını doldururken, kabilelerin geleneksel topraklarından zorla taşınması kötü sonuçlara yol açıyor. 

UNESCO Dünya Mirası alanı olan bu bölgede oluşan kalıcı hasar, çevreciler arasında da alarm yaratıyor. Kabile liderleri, geleneksel avlanma alanları ve sığırların otlama alanlarının ellerinden alındığı düşüncesindeler ve dış dünyadan yardım bekliyorlar.

2011 de Başbakan Meles Zenawi, hükümetin Büyüme ve Dönüşüm Planında (GTP) belirtilen projenin ülke ekonomisindeki öneminden bahsederek; “Önümüzdeki beş yıl içinde bu alanda çok büyük bir sulama projesi ve ilgili tarımsal gelişme olacak. Bu alan uygarlık açısından geri bir bölge olmasına rağmen, hızlı bir gelişme örneği haline gelecektir” dedi. Ancak bu hızlı gelişmenin bir bedeli olacaktı. Kuraz Şeker Geliştirme programı başladıktan sonra bölge halkı yerlerinden çıkartılmaya başlandı. Buna direnenlere uygulanan insan hakları ihlalleri ABD merkezli düşünce kuruluşu olan Oakland Enstitüsü raporunda Etiyopya Savunma Kuvvetlerinin "Omo Vadisi köylerine (Bodi, Mursi ve Suri) uyguladığı baskı ve korkutmalar, insanların okuyamadıkları belgelere zorla parmak izi alınarak ve tazminat almadan topraklarını bırakmaya zorlanmaları açıkça belirtildi. Etiyopya ordusu ile bölge kabileleri arasında şiddetli çatışmaların, iç savaşa dönüşmesi tehlikesinden bahsedildi. Özetle “şeker daha önce hiç böyle ekşi bir tat bırakmamıştı”.


Ülkenin batısındaki Gambella bölgesinde ise, Suudi Arabistan ve Çin'e pirinç yetiştirmek için tahsis edilen tarlalar nedeniyle 70.000'den fazla kişinin yine benzer şekilde yaşadığı arazilerinden çıkarılmaya zorlandığı biliniyor.

(*) www.survivalinternational.org
(**) D.BROWN – www.aljazeera.com


Bu blogdaki popüler yayınlar

14. İTALYAN İŞGALİ (1936 - 1941)

53. KOMİK VE İLGİNÇ ANILAR

59. ETİYOPYA'DA GEZİLECEK YERLER